Bu tür davranışlar psikolojide “kendini sabotaj” (self-sabotage) olarak bilinir ve genellikle kişinin bilinçaltında yatan “ben buna layık değilim” inancı etrafında şekillenir. Kişi, başarı, mutluluk veya sağlıklı ilişkiler elde etmeye başladığında, bir iç ses onu durdurur: “Sen bu kadar iyisini hak etmiyorsun.” Bu da çoğu zaman zararlı bir davranışı bilinçli olarak seçmesine neden olur. Örneğin; önemli bir sınavdan önce saatlerce oyun oynamak, sevildiği bir anda alaycı ya da kırıcı davranmak, ya da sağlığı bozan alışkanlıklara yönelmek gibi.
1. Düşük özdeğer (özsaygı):
Kendini değersiz hissetme hali, kişinin kendine zarar vermesine neden olan en temel duygulardan biridir. Bu bireyler, iyi şeyleri hak ettiklerine inanmaz. Dolayısıyla, iyiye doğru bir gelişme olduğunda, bilinçli şekilde kötü kararlar alarak o iyi gidişatı bozarlar. Bir nevi, kendi hayatlarını sabote ederler.
2. Alışkanlık döngüsü ve öğrenilmiş davranışlar:
Kişi, çocuklukta sevgi ile cezanın karıştığı bir ortamda büyümüşse, zarar verici ilişkileri ya da davranışları “normal” olarak algılayabilir. Örneğin; çocukken sevgiyi ancak iyi not aldığında görmüş biri, yetişkinliğinde başarıyı “zorla kazanılması gereken” bir şey gibi görür ve rahat hissettiği anda kendi önünü kesebilir.
3. Kontrol illüzyonu:
Bazı insanlar, hayatlarının çok uzun süre başkaları tarafından yönlendirildiğini düşünür ve bir noktada kontrolü “geri almak” ister. Ancak bunu yaparken sağlıklı yollar bulamazlar. Bilinçli olarak olumsuz kararlar alarak bir tür kontrol duygusu yaratırlar. “Beni bu hale hayat getirmedi, ben kendim seçtim” diyebilmek için bile zarar verici davranışlara yönelirler.
4. Travma sonrası içe işleyen suçluluk duygusu:
Bazı bireyler travmatik deneyimlerin ardından bilinçaltında kendilerini cezalandırmaları gerektiğine inanır. Özellikle cinsel istismar, ağır ihmal ya da suçla ilişkilendirilmiş bir geçmiş, bireyin kendine acı çektirmesini bilinçli olarak seçmesine neden olabilir.
5. Dopamin ve beyin kimyası:
Birçok kötü alışkanlık (sigara, alkol, sürekli sosyal medyada kaybolmak, zararlı ilişkilerde kalmak), dopamin salınımı sağlar. Kısa vadede iyi hissettirir ama uzun vadede kişiyi yıkar. Bu farkı bilmesine rağmen beyin, hızlı ödülü seçmeye devam eder. Bu da bilişsel çelişki yaratır: “Biliyorum kötü ama yine de yapıyorum.”
Çözüm:
Kendini sabote eden bireylerin öncelikle bu davranışı fark etmesi gerekir. Ardından bilişsel davranışçı terapi, öz-şefkat çalışmaları, travma odaklı terapi teknikleri ve bazen ilaç desteği gerekebilir. Ayrıca çevresel destek (ailenin, arkadaşların anlayışı), kişinin iyileşme sürecinde büyük rol oynar.